Günce

Günce
SAVAŞA KARŞI OL!

5 Haziran 2007 Salı

Aklınıza Mukayyet Olun!

Ben liseye giderken üniversitede ne okuyacağıma dair hiçbir fikrim yoktu.
Bir iki ailesinin etkisi altında kalmış sıradışı arkadaşım dışında diğer arkadaşlarım da ne olacağını planlamamıştı.
Bizim sınıfta herkes bir üniversiteye girdi. (o zamanlar açık öğretim filan da yoktu, yanlış anlaşılmasın) Hem de kimimiz tıbbı kazandı, kimimiz İTÜ, kimimiz ODTÜ...Filoloji, arkeoloji filan kazananlar da vardı tabi...
Ben üniversitede okurken de okul bitince ne olacağına dair bir fikrim yoktu. Birçok arkadaşın da...
............

Pek bir rahattık. En azından şimdiki gençlik kadar gergin değildik.
Üniversite giriş sınavı daha mı kolaydı acaba diye düşünüyorum da... Yoo, niye bize kıyak geçsinler.
"Ama, o zamanlar bu kadar çok insan sınava katılmıyordu" Evet, bu doğru ama, çok daha az sayıda okul olduğu, kontenjanların çok daha sınırlı olduğu da doğru.
Bir üniversite bitirenin bir zamanlar daha kolay iş bulduğu da doğru, ama üç kuruşa çalışmak zorunda olduğu da...

Başka bir şeyler olmalıydı bizi gerçekten rahat kılan.
Zamane gençliğinin o "cool" duruşlarının altında gizli açık tedirginliği hep gözlüyorum. Üstelik "bizim zamanımızda" tedirgin olmak için başka birçok unsur vardı: Mesela hayatımız tehlike altındaydı. Okula gittiğimiz bir gün atılan bir bomba bizi sonsuza kadar da "rahatlatabilirdi".
Ne cep telefonu yahu, Ankara'dan İstanbul'daki ailenle konusmak icin bir geceni heba etmek zorundaydın.

70 - 80 yaşında olduğumu sanmayın. Sonuçta 20 yıl kadar öncesinden bahsediyoruz.

Tüm olanaksızlıklara ve olumsuzluklara rağmen (bugünle karşılaştırıldığında), hayatın akışına müdahale edebiliyor, tercihlerimizi ifade edip, mücadele etmesini biliyorduk.
Aaa, buluyorum galiba farkı: Bizim tercihlerimiz vardı, gerçek tercihlerimiz. Evet, arkeolog mu, filolog mu, avukat mı, doktor mu ne halt olacağımızı tam bilemiyorduk, ama hayatla ilgili tercihlerimiz vardı. Gerçek tercihlerimiz vardı, çünkü donanımlıydık. Lisede siyasi akımları, edebi akımları, varoluşçuluğu filan tartışırdık. Yabancı dilde kitaplar okurduk...Spor yapar, satranç oynardık. Kızlarla aramız pek iyidi. Okuldan kaçar, orada burada içerdik kızlarla. Ben o zamanlar da pek dayanıklı sayılmazdım içkiye; annem kız arkadaşlarımla, beni eve teslim ederlerken tanıştı hep.

Evet, bizim aklımızı birileri çalmamıştı.
Biz oluşturuyorduk onu.
Rahatlığımız bize ait, bizim yaptığımız birşeylerin oluşundandı.
Biliyorduk ki ne olsak ve ne yapsak biz yapacaktık.
Dayatılana itiraz edecek, bizim olanı sunacak, yoksa yenisini yaratacaktık.

Sizin arkadaşlar, "aklınız başınızda" mı?

Bizim aklımızı birileri çalmamıştı.

Siz de aklınıza mukayyet olun....

Adalı

1 yorum:

Adsız dedi ki...

rahat bırakmadılar ki hocam hiç, hep sahte bağlılıklarla doldurdular aklımızı ,hep emre itaat etmemiz gerektiğini dayattılar durdular.düşünmeye başladık ;dizileri ,müzik akımlarını ,saçma sapan seyleri hayatımıza sokup oyaladılar bizi... açık konuşayım sizinle tanışmadan önce kurtlar vadisi izleyip doldurma milliyetçilikle her şeye karşı cıkar olmustum ama sız bu cok onemlı ;ama ıcı bos kalıbı gercek mıllıyetcılıkle doldurmayı basarabıldınız... sımdı bır ulkucuden daha cok vatanımı sevıyorum , ve onların yaptıklarından daha farklı bır seyler yapabılme yetenegıne sahıp olduguma ınanıyorum.Her şey için Figen hocama ve size teşekkürlerimi sunuyorum.Ellerinizden öperim Koray AYDIN